Düşük Glisemik İndex’li Beslenmenin En Basit Yolu Nedir?
Glisemik İndeks Diyeti Nasıl Uygulanabilir?
Glisemik İndeksi Örnek Diyet Listesi
Glisemik İndeks Kavramını Kısaca Açıklamak Gerekirse;
Glisemik İndeksi Düşürerek Kilolarınıza Veda Edebilirsiniz
İnsülin Direnci Nasıl Oluşuyor?
İnsülin Salgılanması İle Başlamakta Olan Hormonal Süreç Nasıl İşlemektedir?
Glisemik İndeks Yükünü Bilmek Önemlidir
Açlık Duygusu İle Boğuşurken Vücudunuzda Neler Oluyor?
Açlık Hissi Nasıl Oluşmaktadır?
Glisemik İndeksi Yüksek Olan Besinler Hiç Tüketilmemeli mi?
Hangi Şartlarda Besinlerin Glisemik İndeksi Artar?
Yapay Tatlandırıcılar Çok Güvenilir Değildir
Glisemik İndeksi (Gİ) Düşük Olan Besinler Neden Sağlıklıdır?
Besinlerin Glisemik İndeksi Hangi Faktörlere Bağlı Olarak Değişmektedir?
Glisemik İndeks Değeri Düşük Olan Besinler Sağlıklı Sayılabilir mi?
Glisemik İndeks (Gİ) Vücuda Nasıl Etki Eder?
Glisemik İndeksi Değeri Düşük Tarifler
Glisemik İndeksi Değerine Göre Beslenmelerde Dikkat Edilmesi Gereken Önemli Hususlar Nelerdir
Besinler eşit oranda karbonhidrat içeriyor olsa da yiyeceklerin kan şekerini artıran etkileri birbirinden oldukça farklı olmaktadır. Bunun sebebi besinlerdeki karbonhidratların sindirim sisteminden çok farklı hızda geçmesi ve emilmesidir. Tüketilen besinlerin kan şekerini yükseltme hızı glisemik indeks olarak adlandırılmaktadır. Yazı içerisindeki Glisemik indeks tablosu içerisinden her bir besinin kan şekerini yükseltme etkisini görebilirsiniz.Besinlerin içeriğindeki protein, glisemik indeks hesaplamalarında göz önünde tutulmaktadır. Karbonhidrat oranı düşük ancak lif ve protein oranı yüksek olan besinlerin glisemik indeksi düşük olmaktadır. Glisemik indeks sebze, meyve ve kuru baklagiller de karbonhidrat içermektedir. Besinlere 0 ila 100 arasında bir değer verilmektedir. Oranı 55’den düşük olan besinler düşük glisemik indeksli, 55-70 arasında olan besinler orta glisemik indeksli ve 70’in üzerinde olan besinler ise yüksek glisemik indeksli besinler olarak adlandırılmaktadır. Glisemik indeks hesaplamasında besinlerin sindirilebilirlik düzeyi ve midenizden boşalma hızı göz önüne alınmaktadır. Yavaş boşalan besinler kan şekerini daha yavaş oranda yükseltir.
Tüketilmekte olan besinlerin nişasta içeriği, pişirilme şekli, hazırlama şekli, yağ ve protein glisemik indeksi etkilemektedir. Haşlamak yerine fırınlayarak pişirmek daha az miktarda kan şekerini yükselten etkiye sahiptir. Pilav ve mantıyı az pişmiş ya da soğuk olarak tüketmek glisemik indeksi düşürmektedir. Besinler ne kadar az oranda şeker ve ne kadar çok oranda posa ve protein içermekte ise o kadar az oranda glisemik indeks içermektedir. Bu nedenle portakal suyunu tüketmek yerine portakalın kendisini posalı olarak tüketmek vücudunuz için daha yararlı olmaktadır. Besinlerin yağ ve protein içermesi daha geç zamanda sindirilmesine sebep olmakta ve glisemik indeksi düşürmektedir.
Glisemik indeks diyetinde yer alan süt ürünleri süt şekeri içermektedir. Buna rağmen protein ve yağ içerdikleri için düşük glisemik indekse sahip besinlerdir. Kepekli besinlerin de saflaştırılmış besinlere göre glisemik indeks oranı düşüktür. Mesela çavdar ekmeği, kepekli pirinç, kuru fasulye, kepekli ekmek, nohut, soya fasulyesi, iç bakla, mercimek, greyfurt, nektar, portakal, elma, şeftali. bunlara örnektir. Besinlerin lif oranından en üst seviyede yararlanmak istiyorsanız kabukları ile birlikte tüketmeniz gerekmektedir.
Makalemizin başında da belirttiğimiz gibi glisemik indeks oranı 0-55 arasında olanlar düşük glisemik indeksli gıdalar, 56-69 arasında olanlar orta glisemik indeksli gıdalar, 70-100 arasında olanlar ise yüksek glisemik indeksli gıdalar olarak belirtilmiştir. Buna göre;
Bütün besinlerden tüketilerek tüm vitamin ve mineraller alınmalıdır. Yani sağlıklı beslenmede çeşitli beslenme alışkanlığı esastır. İhtiyaç doğrultusunda ölçülü beslenilmeli. Bu sebeple hangi besin hangi sıklıkta tüketiliyor bunun bilincinde olunacaktır. Beslenme saatlerine dikkat edilmeli ve mümkün olduğunca her gün aynı saat dilimlerinde beslenilmelidir. Et ve süt ürünleri hem besleyici hem de aynı zamanda yüksek oranda doymuş yağ içermektedir. Bu nedenle et ürünleri ızgarada, fırında ve haşlama yöntemleri kullanılarak, süt ürünleri ise diyet olarak tüketilmelidir.Her öğünde mutlaka glisemik indeks oranı düşük olan sebzeler ya da salata tüketilmelidir.
Güne zinde başlamak için kahvaltı önemli bir öğündür. Kahvaltı öğünü gününüzün en vazgeçilmez ve önemli bir öğünüdür. Kahvaltı yapanların yapmayanlara göre gün boyu enerjik kalabilmeyi ve kan şekerlerinin daha düzenli salgılandığı bilinmektedir.
Gün ortasında, yani öğlen yemekkuru baklagillerlerinde zengin protein içeren besinleri tüketmek hem yağ yakımının hızlanmasını hem de tokluk hissinin artmasını sağlamaktadır. Elbette üstte belirttiğimiz gibi beraberinde ne tükettiğinizde önem taşımaktadır. Örneğin kırmızı et tüketmek yerine tavuk, balık ve beraberinde sebze yemeği ya da salata, makarna ve pilav yerine tahıllı ve kepekli ekmekler daha sağlıklı çözümler olacaktır.
Bazı yiyecekler, mesela tatlı, mantı ve pizza gibi görünürde zararlı olduğu ilan edilen besinler tüketilme sıklığı ve miktarı uygun olması halinde zararlı besinler listesinden çıkartılabiliyor. Bu sebeple bazı sevdiğiniz hamur işi yemekleri kendinize ödül olarak kabul edebilirsiniz. Bir öğününüzün yerine bir haftada sadece iki defa değişim yapabilirsiniz. Eğer canınız aşırı miktarda tatlı çekiyor ise yine kendinizi ödüllendirebilir ancak sütlü ve diyet olanları tercih etmelisiniz.
Diyet listelerinde mutlaka meyvelere yer verilmektedir. Ancak her meyve masum olarak kabul edilmemektedir. Bazı meyvelerin tüketim miktarı aşırıya kaçarsa bir porsiyon baklava ile aynı oranda zarar veriyor olacak ve glisemik indeks oranı yükselecektir. Meyveler öğünlerden sonra değil ara öğünlerde ve yalnızca bir porsiyon olarak tüketilmelidir. Meyve suları ve asitli içecekler glisemik indeks oranı yüksek besinlerdir. Bunlara alternatif olarak daha sağlıklı ve zararsız olan ayran, doğal maden suyu gibi içecekler tercih edilebilir.
Glisemik İndeks ve Sağlığa Olan Etkileri Nelerdir?
Ara Öğün
Öğle Yemeği
Ara Öğün
Akşam Yemeği
Ara Öğün
Glisemik indeks, glikoz yani kan şekerini 100 olarak kabul edersek, besin maddelerinin kan şekerini yükseltme gücüne göre 0(sıfır) ile 100(yüz) arasındaki değer tablosunda konumlandırılması demektir. Kan şekeri üzerinde etkili olan karbonhidrat içeren besinlerin sıralanmış olduğu değer tablosunda sofra şekeri, rafine edilmiş gıdalar, reçel ve bal gibi besinler yüksek miktarlarda değerler içerirken posalı karbonhidratlar ise daha düşük değerler ile sıralanmaktadır. Değer tablosunda 55 ve daha altındaki değerlere sahip besinler düşük, 56 ila 69 arasındaki değerlere sahip olanlar orta ve 70’in üzerindeki değerlere sahip olan besinler ise yüksek glisemik indeksli besin maddeleri olarak tanımlanmaktadır.
Düşük değerdeki glisemik indeksli besinler kan şekerinin yavaş ve düzenli olarak salınımını sağlıyorken yüksek değerdeki glisemik indeksli besinler ise kan şekeri düzeyini hızla yükseltmektedir. Beslenme programlarında yüksek değerde glisemik indeksi içeren besinler geniş ölçüde yer almakta ve insülin direncinin gelişimine sebep olacak en önemli faktör olarak kabul görmektedir.
Yeekten kalktığınızda hemen akabinde açlık hissetmenizin ve buna bağlı olarak hızla kilo alımının gerçekleşmesinin tek bir nedeni olabilir: Glisemik indeksi yüksek gıdalar. Bu noktada dikkat edilmesi gereken konu ise bu besinleri iyi tanımak ve tabiki doğru bir şekilde tüketmek olacaktır.
Günümüzün en önemli hastalıklarından biri olarak kabul edilen metabolik sendromlar, Türkiye’de yetişkin bireylerde yaklaşık olarak %22’lik dilimde görülmektedir. İnsülin direnci ile başlamakta olan obezite, glikoz intoleransı, karın bölgesi yağlanması, hipertansiyon hastalığı, gut hastalığı, kalp ve damar hastalıkları ile Tip 2 diyabet hastalığı gibi bazı hastalıkların bir arada görüldüğü bu tablonun önlenebilmesi adına öncelikli olarak insülin direncinin engelleniyor olması gerekmektedir. Bu durumda ilk olarak yapılması gereken ise insülin direncini tetiklemekte olan glisemik indeksi yüksek olan besinleri doğru miktarlarda ve doğru şekilde tüketilmesidir. Glisemik indeksi rakamlara ve doğru hesaplama endişelerine boğulmadan doğru ayarlamanın yöntemlerini sizinle paylaşıyor olacağız.
Yapılması gereken şey mutfaklara doğru gıdaları sokmak ve kişiye özel porsiyon ayarlamaları yapmaktır. Glisemik indeks değerlerine dikkat ederek yapılacak olan beslenmenin olmazsa olmazları:
İnsülin direnci, şekerin hücrelere taşınması esnasında sorunlarla karşılaşılması sonucunda ortaya çıkmaktadır. İnsülin direncinin ortaya çıkması durumunda, normal seviyedeki insülin miktarının çok üzerinde salgılanması gerekmektedir ki şekerler enerjiye dönüşebilsin diye hücrelere taşınabilsin. Şekerin enerjiye dönüştürülmesi işleminde yaşanacak aksaklıklar nedeniyle kandaki fazla şeker, insülin hormonu ile yağa dönüştürülmekte ve depolanmaktadır. İnsülin direncinin önlenmemesi halinde oluşmakta ve birikmekte olan bu yağlar ise obezitenin öncüleri olarak kabul edilmektedir.
İnsülin hormonu pankreas organından salgılanmakta ve kan şekerini düzenlemektedir. Tüketilmekte olan besinlerin kan şekerine dönüşmesi sonucunda insülin hormonu salgılanmaya başlamaktadır. İnsülin hormonu kan şekerini hücrelere taşımakta ve hücreleri ihtiyaç duydukları enerjiye kavuşturmaktadır. Bununla birlikte artmakta olan kan şekeri normal seviyeye geri dönmektedir. Beyaz ekmeğin şeker yükü oldukça fazladır ve insülin hormonu ile kan şekerini kanda hızla yükseltmektedir. Ayrıca beyaz ekmekle birlikte kurabiye ve beyaz pirinç pilavı gibi besinler tüketildikten kısa bir süre sonra kan şekerini daha fazla düşürerek açlık hissinin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Glisemik indeks değerleri, besinlerin içeriğinde yer almakta olan 50 gr. karbonhidratın kan şekeri üzerindeki etkisi ile hesaplanmaktadır. Ancak besin maddelerinden 50 gr. karbonhidrat alabilmek için tüketilecek olan miktarlar farklılık göstermektedir. Mesela 750 gr. karpuz tüketildiğinde 50 gr. karbonhidrat alınabilirken patatesten 50 gr. karbonhidrat almak için 250 gr. tüketmek yetmektedir. Bu sebeple tüketilmekte olan besin maddesinin glisemik indeksi değeri kadar o besin maddesinden ne kadar tüketildiği de önem taşımaktadır. Beslenme esnasında oluşturmuş olduğu glisemik yükün ne olduğu da önemli olmaktadır.
Açlık duygusu vücuda hakim olduğunda kanda bulunan şeker düşmekte ve buna bağlı olarak böbrek üstü bezinden adrenalin hormonu, ardından da pankreas bezinden ise glukagon olarak adlandırılan hormon salgılanmaktadır. Bu hormonlar ise kaslarda ve karaciğerde depolanmış olan şekerin kana karışmasını sağlamakta ve kan şekerinin daha fazla düşmemesini sağlamaktadır. Ancak glikojen olarak adlandırılan bu glikoz depolarının bitmesi halinde kan şekerinin düşmesine sebep oluyor. Düşmekte olan şeker, bahsettiğimiz depolanmış olan şekerden karşılandığı gibi proteinlerin de şekere dönüştürülmesiyle dengelenmeye çalışmaktadır. Vücuttaki yağlardan şekere dönüşüm olmamaktadır. Ancak kanda varolan şeker fazla olduğunda yağ halinde depolandığı halde yağlar şekere dönüşememektedir.
Bu sebeple şeker azlığının yaşandığı uzun süreli açlıklarda bu kez yağ asitleri yanmaya başlamaktadır. Bu süreçte kanda bulunan leptin hormonu ve insülin de azalmaktadır. Bu yağ asitleri yandığında ise vücutta keton olarak adlandırılan başka yağ asitleri de oluşmakta ve beyinin çalışması için bunlar kullanılmaktadır. Ayrıca vücutta artmış olan ketonlar da açlık hissini artırmaktadır.
Bu tablonun en önemli sebebi ise insülin direncinin gelişmesinde başlıca sorumluluklar, kan şekerini hızlı bir şekilde yükselten besin maddeleri olmaktadır. Glisemik indeksi yüksek olan bu besin maddeleri olarak tanımlanmakta olan bu besinler bağırsaklardan hızla emilmekte ve kan şekerine dönüşmektedir. Kan şekerinde yaşanmakta olan bu ani yükseliş, pankreasın anında tepki vermesini ve insülin salgılanmasını sağlamaktadır. Yüksek miktarlara ulaşan kan şekerini düşürmek için yüksek miktarlarda sagılanmakta olan insülin bu defa kan şekerinin hızlı bir şekilde düşmesine sebep olmaktadır. Kan şekerinde yaşanmakta olan bu ani düşüş ve tüketilmekte olan besinler bağırsaktan hızlı bir şekilde geçmekte ve bunun sonucu olarak açlık hissi oluşmaktadır. Bu durumun sonucu olarak yemek yedikten kısa bir süre sonra yeniden yemek yeme ihtiyacı hissedilmektedir.
Sonuç olarak tekrar glisemik indeksi yüksek olan bir besin ya da öğün tüketildiğinde aynı döngü tekrarlanmakta ve insülin direnci gelişmektedir. Bu durumda tüketilen besinlerin bağırsaklarda yavaş bir şekilde sindirilmesi ile kana karışması ve kan şekerinde ani seyreden bir yükselişe sebep olmaması gerekmektedir.
Yüksek glisemik indeksi olan besinler;
Biz Diyetixyen ailesi olarak her zaman besinleri yasaklayarak değil de sağlık ve yaşam şartlarına göre kontrollü tüketilmesi gerektiğini savunmaktayız. Kontrollü tüketim demek doğru miktarları doğru zamanlarda ve doğru besinlerle birlikte tüketmek demektir. Şayet her besin de aynı şekilde doğru zamanlarda, doğru miktarlarda ve doğru besinlerle birlikte bir öğün dahilinde tüketilirse tüm besinlerden fayda sağlamak mümkün olacaktır. Ancak glisemik indeksi ile yükü yüksek olan besinler, tek başına ve yüksek miktarlarda tüketilmemesi gerekmektedir. Mesela meyvelerde bulunan şeker miktarı glisemik indeksi yükseltmektedir. Bu sebeple meyveleri tek başına tüketmemeli, yanında yoğurt ve süt mutlaka tüketilmelidir. Ayrıca üzerine tarçın serpiştirerek tüketmek ise diğer bir seçenektir.Böylece kan şekerinin hızla yükselmesi de önlenmiş olacaktır. Sadece meyve tüketildiğinde çabuk acıkılıyor olması bundan dolayıdır.
Elbette tüketilmiş olan besinlerin toplam kalorisi de her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Yağ, lif ve protein içermekte olan besinlerle öğünde tüketilen besinlerin sindirimi ve kana salınımı yavaşlayabilir. Bunun için yukarıda önermiş olduğumuz Glisemik İndeks Beslenme Programını takip edebilirsiniz. İnsülin direncinin gelişmesini engelleyebilmek veya mevcut insülin direncini kırabilmek için beslenme programına dikkat etmenin yanı sıra aktif bir hayat sürmek gerekmektedir. Vücudun ihtiyaç duyduğu yüksek enerji gereksinimi nedeniyle bol miktarda karbonhidrat tüketmekte olan sporcularda, spor yapmayan bireylerde görülmekte olan insülin direncine çok fazla rastlanmıyor olması, spor yapmadan fit ve sağlıklı kalmak isteyenlerin gözden geçirmesi bir konudur.
Öneri: Doğru besinlerin doğru miktarlarda tüketilebilmesi adına daha detaylı bilgiye ulaşmak isterseniz ” Doğru Porsiyon Hesabı” başlıklı makalemizi ziyaret edebilir ve gün içinde tüketilmesi gereken sağlıklı besinleri ne kadar tüketmeniz gerektiği hakkında bilgi edinebilirsiniz.
Makarna gibi nişasta içermekte olan besinlerin pişirme süreleri uzadığında, meyvelerin ise olgunlaştığında glisemik indeksi artmaktadır. Karpuz, incir, muz, üzüm ve kavun, gibi meyvelerin glisemik indeks değerleri diğer meyvelere kıyasla daha yüksektir ve daha kısa sürede acıktırmaktadır. Armut, elma ve şeftali gibi meyvelerin ise glisemik indeksi düşüktür. Glisemik indeksi yüksek olan meyve çeşitlerinin tüketilecek miktarı doğru bir şekilde ayarlanmalıdır.
Tat duygusu, artık yalnızca ağızda değil, bağırsakların da salınan hormonlarına bağlı olarak tat duygusuna duyarlı olduğu çoğunluk tarafından bilinmektedir. Bu sebeple tatlandırıcı kullandığınızda aynı metabolizma çalışmakta, bağırsaklar da bu ürünü tatlı olarak algılamaktadır. Bunun sonucu olarak ise yine insülin salgılanmaktadır. Bu sebeple tatlandırıcıların kullanımı kontrollü olmalıdır ve kullanım miktarı abartılmamalıdır. Ancak tatlandırıcı yerine muadil ürün olarak pekmez ya da agave şurubu; kek ve kurabiye gibi tatlı yiyeceklerin hazırlanması aşamasında ise havuç, kayısı, üzüm ya da elma gibi meyvelerin içeriğindeki şekerlerden yararlanabileceğinizi belirtmek istiyoruz.
Yapılmış olan bazı klinik çalışmalar, düşük glisemik indeksli besinlerle beslenmenin iştah kontrolünü sağladığı, kalp ve damar hastalıklarını önlediğini ve diabet hastalarının şeker kontrolünü sağladığı sonucuna varmıştır.
1- Kilo vermek istiyorsanız,
2- Yemeklerinizin miktarını azaltmadan daha sağlıklı beslenmek istiyorsanız,
3- Şimdiye dek uygulamış olduğunuz diyet programları sizi aç ve halsiz bırakmanın ötesine geçemiyorsa ve sizin de cevabınız bu üç seçenek için de EVET ise düşük glisemik indeksli besinler tüketmeniz gerekiyor demektir.
GLİSEMİK İNDEKS TABLOSU
GIDALAR | Gİ |
Şekerler | |
Glikoz | 100 |
Sukroz (Toz Şeker) | 65 |
Fruktoz (Meyve Şekeri) | 23 |
Laktoz (Süt Şekeri) | 46 |
Maltoz | 105 |
Ekmek – Bisküvi- Kek çeşitleri | |
Ekmek | |
– Beyaz Ekmek | 70 |
– Elenmemiş Undan | 69 |
– Çavdar Ekmeği | 41 |
Hamburger Ekmeği | 65 |
Baget ekmeği | 72 |
Fransız Baget ekmeği | 95 |
Pide | 57 |
Pizza (iki Dilim) (Domates-peynirli) |
60 |
Kruvasan | 67 |
Bisküvi | |
– Yulaflı | 55 |
– Buğday Unuyla | 62 |
Sade Kek | 46 |
Börek | 50 |
Kavrulmuş Müsli | 43 |
Kavrulmamış müsli | 56 |
Cornflex (Mısır Gevreği) | 80 |
Meyveler | |
Elma | 38 |
Muz | 62 |
Taze kayısı | 57 |
Kuru kayısı | 31 |
Kiraz | 22 |
Greyfurt | 25 |
Üzüm | 46 |
Kuru Üzüm | 64 |
Kivi | 52 |
Portakal | 44 |
Şeftali | 42 |
Erik | 39 |
Karpuz | 72 |
Kavun | 65 |
Armut | 38 |
Ananas ( İki Dilim ) | 66 |
Fıstık (75 gram) | 14 |
Baklagiller | |
Kuru Fasulye | 48 |
Barbunya | 27 |
Mercimek | 28 |
Nohut | 33 |
Soya Fasülyesi | 18 |
Börülce | 42 |
Sebzeler | |
– Havuç | 49 |
-Bezelye | 48 |
-Patates -Haşlanmış | 62 |
-Kızartma | 75 |
-Fırında | 85 |
-Patates Cipsi | 54 |
-Mısır Cipsi | 72 |
-Patlamış Mısır | 55 |
Mısır | 55 |
Bal Kabağı | 75 |
Tahıllar-Makarnalar | |
Pirinç -Beyaz | 87 |
– Kepekli | 76 |
-Basmati | 58 |
-Şehriye | 46 |
-Bulgur | 48 |
Kuskus | 65 |
-İrmik | 55 |
Spagetti -Beyaz Unla | 41 |
-Elenmiş Unla | 37 |
İçecekler | |
-Portakal Suyu | 46 |
-Elma Suyu | 40 |
-Meşrubat | 68 |
Süt ve Süt Ürünleri | |
Süt -Tam Yağlı | 27 |
-Yağsız | 32 |
-Çikolatalı | 34 |
Dondurma | 61 |
Yoğurt (Az Yağlı) | 33 |
Çikolata | 49 |
Çorbalar | |
Mercimek | 44 |
Domates | 38 |
Besinlerin glisemik indeks (Gİ) değerleri;
Bir besin maddesinin glisemik indeks değerinin düşük olması, o besin maddesinin sağlıklı olduğu ya da bol miktarlarda tüketilebileceği anlamına gelmemektedir. Mesela patates cipsi, bezelye ve yulaf ezmesine kıyasla glisemik indeks değeri daha düşüktür ancak yulaf ezmesi ve bezelye, patates cipsine göre daha sağlıklı ve daha besleyicidir. Yine glisemik indeks değerlerine göre yer fıstığı elma ile kıyaslandığında daha sağlıklı bir seçenek gibi görünüyor olsa da içerdikleri kaloriye göre durum tam da tersi olmaktadır.
Sağlıklı beslenme programları kesinlikle glisemik indeks değerlerine göre ayarlanmamalıdır. Diğer faktörler yani kalori miktarı, lif oranı, yağ miktarı, vitamin ve mineral değerleri de göz önüne alınarak sağlıklı beslenme programı düzenlenmesi daha doğru bir yol olacaktır. Böylece daha sağlıklı bir şekilde kilo verimi mümkün olacaktır.
Besin maddeleri eşit oranlarda karbonhidrat ve kalori içeriyor olsalar da besinlerin glisemik indeks değerleri farklı olmaktadır. Glisemik indeksi yüksek olan besinler hızlı bir şekilde sindirilirken ve bağırsaklardan hızla emilmekteyken kan şekeri düzeyinde dalgalanmalara sebep olabilir. Düşük glisemik indeks değerli beslenme, Tip 1 ve Tip 2 diyabeti olan hastaların kan şekeri üzerinde oldukça olumlu etkilere sahiptir. İştah kontrolü sağlıyorken acıkma süresinin uzamasına da yardımcı olarak kilo kontrolü sağlamaktadır. Ayrıca düşük glisemik indeksi olan besinlerle beslen insülin direncini ve insülin düzeyini de azaltmaktadır. Harvard Üniversitesi’nde yapılmış olan bir araştırma sonucunda; diyabet ve koroner kalp rahatsızlığı olan hastaların günlük beslenmesinin glisemik indeks içeriği ile yakından ilişkili olduğu belirtilmektedir.
● Bir adet yumurta
● 20 ml. yağsız süt
● Bir tutam maydanoz
● 15 gram kadar çeddar peyniri
● Üç adet güneşte kurutulmuş domates.
Kuru domatesler sıcak suyun içerisinde bir süre bekletilir ve yumuşadığında küçük parçalar halinde doğranır. Diğer yandan yumurta ile süt çırpılır. Çırpma kabına peynir, doğranmış domatesler ve maydanoz da ilave edilir ve iyice karıştırılır. Az miktarda zeytinyağı ile pişirilir. Bir dilim tam çavdarlı ekmek ve şekersiz çay eşliğinde tüketilebilir.
● 300 gram muz
● 150 gram yaban mersini
● 350 gram yoğurt
● 100 ml kadar süt
Öncelikle muz ve yaban mersini blendera alınır. Ardından yoğurt ve en son süt ilave edilir ve blenderdan geçirilerek tüketilir.
● İki demet ıspanak
● Bir kase ile dondurulmuş yaban mersini ve dondurulmuş böğürtlen
● Bir kaşık ile keten tohumu
● Bir su bardağı ile süt
● Splenda tatlandırıcı
Öncelikle tüm malzemeler son olarak süt blendera alınır ve tamamı iyice karıştırılarak tüketilir.
Tatlı ve Baharatlı Somon İçin Malzemeler
● 300 gram somon balığı
● Bir çorba kaşığı ile bal
● İki çorba kaşığı ile soya sosu
● Bir çorba kaşığı ile limon suyu
● Bir çorba kaşığı ile susam yağı
● Bir çay kaşığı ile kırmızı pul biber
Tatlı ve Baharatlı Somon Hazırlanışı
Bir fırın tepsisinin içerisine yağlı kağıt serilir ve somon balığı temizlenip yıkandıktan sonra tepsiye alınır. Ardından diğer tüm malzemeler de bir karıştırma kabına alınır ve karıştırılır. Elde edilen sos balığa sürülür ve yaklaşık olarak otuz dakika boyunca dinlendirilerek marine edilmesi sağlanır. Daha sonra önceden ısıtılmış olan fırına verilerek balık kızarana kadar pişirme işlemi sürdürülür. Sıcak olarak servis edilir.
Öneri: Sağlıklı kilo vermek, sağlıklı bir birey olmak ve sağlıklı kiloda kalabilmek için düşük glisemik indeksi değerine sahip karbonhidratları ve bozulmamış yağları bol miktarda besinlerle birlikte tüketebilirsiniz. Bu ayrıca daha dinç, enerjik ve hayat dolu yaşıyor olacaksınız. Sağlıklı olan bozulmamış yağlar; Omega-3, keten tohumu yağı ve soğuk sızma zeytinyağlarıdır. Sebze ve meyveler bol miktarda, bütün olarak, mümkün olduğunca kabukları ile beraber ve çiğ olarak tüketilmelilerdir. Makalemizin başında da belirttiğimiz gibi olgunlaşmış meyvelerin glisemik indeks değeri artmakta ve sonuç olarak bazı sağlık sorunlarının yaşanmasına neden olmaktadır.
*Yorumlara cevap verebilmek için hesabınızın olması gerekmektedir. Buraya tıklayarak hesap oluşturabilirsiniz.